Yaklaşık 4.5 milyar yıldır birbirini kovalayan gece ile gündüz, teknolojiden yoksun atalarımız için, kuşkusuz, çok daha önemli idi. Günlük iş bölümünün neredeyse tümünü Güneş’in gökteki konumuna göre ayarlayan insanoğlu, arda kalan zamanlarında da akıl erdiremediği doğa olaylarını kendince açıklamaya, yorumlamaya çalışmıştır. Bu da zamanla, gece ile gündüzün oluşumu gibi, doğa olaylarıyla ilgili pek çok mitin oluşmasına katkı sağlamıştır.
Antik Topluluklarda Gece ile Gündüz
Gece ile gündüzün oluşması Antik Çağ topluluklarında çoğunlukla alegorik bir biçimde ele alınmıştır. Toplumda var olan inançlar sözlü iletişimle gelecek kuşaklara aktarılmış ve mitolojinin bir parçası hâline gelmiştir.
Japon, Aztek ve Mısır gibi pek çok Antik uygarlık, gece ve gündüzün oluşumuna yönelik mitlerin türemesine katkı sağlamıştır. Bunun ilginç örneklerinden biri de Kırgız mitlerinde yer almaktadır.
Kırgız Tengriciliğinde Gece ile Gündüz
Eski dönem Kırgız Tengricilik inancına göre gökyüzünde adı gök olan, bir kanadı mavi diğer kanadı ise kara devasa bir kuş vardır. Gece ile gündüzün oluşması bu kuşun kanatlarını çırpmasına bağlanmıştır. Kuş, kara kanadını oynatınca gece, mavi kanadını oynatınca gündüz olur.
Bahsi geçen gök kuşu, bazı söylencelerde sağ pençesiyle Güneş’i, sol pençesiyle Ay’ı tutan bir kartal şeklinde de betimlenmiştir.
Kartallar hem Ural-Altay mitlerinde hem de Kırgız masallarında arkaik, totemistik ve animistik özellikler göstermektedir.
Türk ve Altay mitolojilerinde Bürküt ya da Merküt adlarıyla bilinen efsanevi kuşla bahsi geçen gök kuşunun aynı varlıklar olduğu düşünülmektedir. Bu kuş, Yakut Türklerinde ise Öksökö adıyla bilinmektedir.1
Efsanevi Bürküt – Merküt Kuşu
Orta Asya’daki bazı Türk topluluklarda büyük kartallar bürküt olarak adlandırılır. Ancak Türk mitolojisinde Bürküt ya da Merküt, başı kuzeye bakan, sağ kanadıyla Güneş’i sol kanadıyla Ay’ı kaplayan devasa bir kuşun da özel adıdır. Yukarıda da bahsedildiği gibi bu kuş bazen Güneş’i ve Ay’i pençeleriyle tutar şekilde de betimlenir. Başın kuzeyi göstermesi, Güneş’in gündüzü ve doğuyu, Ay’ın geceyi ve batıyı sembolize etmesinin bir sonucudur. Ancak Türkologlar ve halkbilimciler arasında farklı görüşler de mevcuttur.
Türkolojinin kurucusu sayılan Wilhelm Radloff’un Altaylardan aktardığı bir kam duasında bu kuş, bakır tırnaklı bir kartal olarak betimlenmiştir.2
Altay kökenli kimi topluluklarda “Bürküt Ata” adıyla tanrılaştırılan bu varlık3 Türkmenistan ve çevresinde ise bir yağmur iyesine* dönüşmüştür.4
İye: Türk mitolojisinde bir tür koruyucu ruh.
Öksökö Kuşu
Bürküt ve Merküt adlarıyla bilinen mitolojik kuşun Yakut Türklerindeki karşılığı Öksökö’dür. Yakut söylencelerinde çift başlı ve bakır tırnaklı bir kartal olarak betimlenen bu kuşun, yaşam ağacının tepesinde yaşadığına inanılır. İnan’in aktardığı üzere kışın sona ermesi bu kartalın kanatlarını çırpmasına bağlıdır.5
Görüldüğü üzere Kuzeydoğu Asya’daki Yakut mitlerinde bile bu kartal, gece ve gündüzün oluşumuna benzer şekilde, zamansal bir fenomeni açıklamak için doğaüstü bir güç olarak anılmıştır. Bu da Türk topluluklarda “gök kuşu” inancının oldukça geniş bir alana yayıldığını göstermektedir.
- “Türk Mitolojisi Cilt II”, Bahaeddin ÖGEL, ISBN: 9789751628572[↩]
- “Aus Sibirien”, Wilhelm RADLOFF, ISBN: 9783846024003[↩]
- “Türk Söylence Sözlüğü“, Deniz KARAKURT[↩]
- “Türkmenistan’da Bir Yağmur İyesi: Burkut Ata“, Ahmet GÖKÇİMEN, Bilig, Sayı: 52, 2010[↩]
- “Tarihte Ve Bugün Şamanizm”, Abdülkadir İNAN, Altınordu Yayınları, ISBN: 6057702357[↩]