Kuyaş ve Türk Mitolojisinde Güneş Kültü

Türk mitolojisi, konargöçer ve yaylacı yaşam tarzının kaçınılmaz bir sonucu olarak doğa unsurlarına sıkı sıkıya bağlı bir sistemdir. Bu sistemin merkezinde ise yaşamın kaynağı olan Güneş yer alır.

Kuyaş Kimdir?

Koyaş, Kuyaş Ata gibi adlarla da bilinen Kuyaş, Türk mitolojisinde güneşin kişileştirmesidir. Göğün yedinci katında oturduğuna inanılır.

Kuyaş’ın yaratılışı, kozmogonik süreçte dünyadaki yaşamın devamlılığı için hayati bir rol üstlenir. Bazı yaratılış mitoslarında, Kayra‘nın Dünya’yı ve evrendeki tüm varlıkları güneş ışınlarıyla yarattığı söylenir. Bu bağlamda Kuyaş’ın, kozmik evrendeki düzenin ve yaşamın başlangıcında etkin bir varlık olarak yer aldığı söylenebilir.

Kuyaş’ın ebeveynleri arasında Kayra ve Yertengri yer alır. Bu ikili, mitolojik anlamda “transandantal” bir birliktelik sergiler. Kayra gökyüzünü ve evrenin yüksek boyutlarını temsil ederken, Yertengri dünyayı ve maddi varlığı sembolize eder. Kuyaş’ın bu iki kutup arasındaki ilişkiyi sağladığı ve evrendeki dengeyi kurduğu düşünülmektedir.

Kuyaş’ın kardeşleri arasında Ay Ata da bulunur. Bahsedildiği üzere, Kuyaş’ın sembolize ettiği sıcaklık ve yaşam, Ay Ata’nın temsil ettiği soğuk ile tamamlanır. Türk mitolojisinde Ay, karanlık ve soğukla ilişkilendirilirken, Kuyaş, yaşam ve sıcaklıkla özdeşleştirilir. Böylece iki kardeşin arketipsel bir denge yarattığı söylenebilir. Bu kozmolojik ikilik, Türk mitolojisindeki düalist anlayışın önemli bir parçasını oluşturur.

Kuyaş, aynı zamanda bitkilerin, hayvanların ve insanların ruhlarıyla da ilişkilidir. Türk mitolojisinde güneş ışınlarının, bu varlıkların ruhlarını cennete bağlayan ipler olduğuna inanılır. Bu ipler, Kuyaş’ın gücünün sembolik bir uzantısı olarak düşünülebilir. Güneş ışınlarının kozmik enerji taşıdığına dair inanç, şamanizmde Kuyaş’a yapılan duaların ve ritüellerin de temelini oluşturur.

Kuyaş’ın Türk Mitolojisindeki Rolü

Kuyaş, yukarıda da bahsedildiği üzere, Türk mitolojisinde yaşamın ve enerjinin kaynağı olarak kabul edilir. Konargöçer Türk halkları, Kuyaş’a büyük saygı duyar ve onu, doğrudan yaşamın devamlılığını sağlayan bir güç olarak görürlerdi.

Kuyaş’ın görevleri arasında, yeryüzüne ışık ve sıcaklık getirmek ve yaşamın döngüsünü sürdürmek bulunur. Ayrıca bitkiler, hayvanlar ve insanlar arasında ruhsal iletişim kurmaya yardımcı olur. Yeryüzüne gönderdiği ışınlar, yeni doğan bebeklere yaşam gücünü iletmek için bir araç olarak düşünülür.

Kuyaş’ın etkisi yalnızca yaşamla sınırlı değildir. Aynı zamanda savaş tanrısı benzeri bir rol de üstlenir. Kuyaş, yeri geldiğinde halkının düşmanlara karşı korunmasına yardımcı olur. Bu bağlamda Kuyaş’ın hem yaratıcı hem de yıkıcı bir varlık olarak değerlendirildiği söylenebilir.

Betimlemeler

Güneşin kişileştirmesi olan Kuyaş, Türk mitolojisindeki pek çok tanrı ve tanrıça gibi, genellikle soyut niteliklerle betimlenir. Ancak bazı mitolojik anlatılarda, ateşli bir kuş veya kanatlı bir at olarak somutlaşır. Bu tasvirler, Kuyaş’ın gökyüzündeki yolculuğunu simgeler. Ateşli kuş, şamanist ikonografi içinde Kuyaş’ın en yaygın sembollerinden biridir. Kuyaş’ın göksel bir varlık olduğunu ve yükseklerden dünyaya enerji ve ışık taşıdığını gösterir. Kanatlı at ise onun hızını ve gücünü vurgular.

Türk Mitolojisinde Güneş

Türk mitolojisinde Güneş, yaşamın ve enerjinin temel kaynağı olarak görülür. Kuyaş’ın temsil ettiği Güneş, sadece fiziksel bir varlık değil, aynı zamanda bir arketip olarak değerlendirilebilir.

Orta Asya ve Sibirya toplumlarında Güneş kültü, doğrudan yaşamın devamlılığına duyulan saygının bir ifadesidir. Konargöçer ve yaylacı halklar, doğanın döngülerine ve bu döngülerde önemli rol oynayan Güneş’e büyük bir hürmet gösterirlerdi. Güneş’e doğru dua etmek, yalnızca fiziksel bir şükran değil, aynı zamanda kozmolojik bir bağlılık ve ruhsal bir arınmaydı. Animizm ve şamanizm etkisiyle şekillenen bu gelenekler doğrultusunda Güneş’in eril nitelikleri Kuyaş Ata, dişil nitelikleri ise Gün Ana olarak tanrısallaştırılmıştı.

Türklerde hakanların çadırlarının kapısının doğuya bakması, evlerin kapılarının doğuya açılması, Güneş’e olan saygının bir başka göstergesidir. Nitekim Rus tarihçi ve etnolog Lev Gumilev de Çin kaynaklarına dayanarak Hun yabgularının sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez güneşe karşı dua ettiklerini ve bu geleneğin daha sonra bölgedeki diğer devletler tarafından da devam ettirildiğini belirtmiştir.

Kuyaş’ın Diğer Mitolojik Karakterlerle İlişkisi

Kuyaş, pek çok yönden dünya mitolojilerindeki Güneş tanrılarına benzer işlevler üstlenir. Slav mitolojisinde Dazhbog, Yunan mitolojisindeki Helios ve Macar mitolojisindeki Napkiraly, Kuyaş’ın en bilindik karşılıklarıdır.

Slav mitolojisindeki güneş tanrısı Dazhbog, Kuyaş’a benzer şekilde yaşam ve bereketin kaynağı olarak kabul edilir. O, adaletin ve ışığın tanrısıdır. İnsanlar üzerinde koruyucu bir rol oynar. İki mitolojik karakter de toplumların doğaya ve gökyüzüne olan bağlılıklarını yansıtır.

Yunan mitolojisinde Güneş tanrısı Helios, Kuyaş ile birçok yönden benzerlikler taşır. Helios, altın bir arabaya biner ve gökyüzünde Güneş’i taşır. Kuyaş’ın kanatlı at ya da ateşli kuş tasvirleri ile Helios’un altın arabası arasında bir paralellik kurulabilir. Her iki figür de gökyüzünde seyahat eden ve ışığı dünyaya getiren tanrılar olarak kabul edilir.

Macar mitolojisinde ise Napkiraly, Kuyaş ile benzer bir mitolojik figür olarak karşımıza çıkar. Napkiraly, Güneş’in kişileştirilmiş bir formu olarak Macar halkları arasında Güneş’in gücünü ve yaşam verici özelliklerini temsil eder. Kuyaş gibi, Napkiraly de halk tarafından saygı gören ve günlük ritüellerde kutsanan bir tanrıdır.