Mitoloji, insanların evreni, yaşamı ve varoluşu anlamlandırma çabalarının sonucu ortaya çıkan doğaüstü anlatılar bütünü olarak tanımlanabilir. Neden varız? Hayattaki amacımız ne? Evren nasıl var oldu? Dünya nasıl sona erecek? Ölümden sonra ne olacak? Bilinçaltımızda varlığını sürdüren birçok soru, mitler ve efsaneler aracılığıyla yanıtlanmaya çalışılmıştır. Bu anlam bulma çabalarının bir sonucu olarak insanlık, cennet, cehennem ve şeytan gibi düşünsel temelleri olan pek çok kavram geliştirmiştir, üstelik İbrahimî dinlerden çok daha önce. Özellikle cehennem kavramı, kötü ruhların cezalandırıldığı yerler olarak farklı adlarla ve tasvirlerle pek çok mitolojide yer almıştır.
Tartaros
Cehennem kavramı birçok mitolojide ve kültürde ruhların ölümden sonra cezalandırıldığı bir yer olarak düşlenmiştir. Ancak oraya nasıl gidileceği ya da ceza mekanizmaları gibi unsurlar farklı kültürlerde farklı şekilde yorumlanmıştır.
Antik Yunan mitolojisindeki Tartaros, cehennem kavramının ilk arketiplerinden biridir. Antik Yunan şairi Hesiod, bir demir örsün gökten yere dokuz günde, yerden Tartaros’a ise yine dokuz günde düştüğünü yazmıştır. Dolayısıyla, cennet ne kadar yerin üstündeyse cehennem de bir o kadar yerin altındadır.
Mitolojik anlatılara göre Tartaros, yeryüzündeki en derin çukurdur. Hiçbir ışık oraya ulaşamaz. Etrafı duvarlarla çevrilidir. Tanrılara meydan okuyan ya da büyük suçlara bulaşmış ruhların çığlıkları bu duvarların arasında yankılanır.
Hel
Erken İskandinav edebiyatındaki kaynaklara göre Hel, yeraltında soğuk, karanlık ve korkutucu bir yerdir. Bu açıdan, genellikle alevlerle dolu bir yer olarak tasvir edilen modern cehennem kavramından farklıdır. Hel’e gidenlerin çoğu, savaşta ölmeyen ya da doğal nedenlerle ölen insanların ruhlarıdır. Yeminlerini bozanlar, Hel içinde bulunan Náströnd adlı bir yerde ejderha Níðhöggr tarafından çiğnenirler.
Bazı folkloristler, Hel’in aslında ölülerin ruhlarının yaşamaya devam ettiği bir âlemden ibaret olduğunu öne sürmüştür. Bu görüşe göre, Hel, Kuzen Avrupa’nın Hristiyanlaştırılmasından sonra İncil’deki cehennem anlayışından etkilenerek bir ceza âlemine dönüşmüştür.
Tamag
Tamu olarak da bilinen Tamag, Türk mitolojisinde cehenneme karşılık gelen bir âlemdir. Yunan ve İskandinav mitolojilerindeki cehennemlere benzer şekilde yeraltında yer alır. Bu bağlamda yeraltı tanrısı Erlik ile ilişkilendirilir. Karşıtı ise gökyüzünde bulunan ve adını “uç-” fiilinden alan Uçmag’dır.
Yazılı kaynakların eksikliği nedeniyle Tamag’ın nasıl bir yer olduğu tam olarak bilinmemektedir. Ancak efsanelerde ve şaman metinlerinde geçen “karanlık tamag” ve “kırmızı tamag” gibi ifadelere dayanarak karanlık ve alevlerle dolu bir yer olduğu düşünülmektedir. Yetenekli şamanların trans halindeyken ruhların yardımıyla Tamag sınırlarına inip orada demir bir kalede yaşayan Erlik ile iletişim kurabildiklerine inanılmaktadır.
Mictlān
Aztek mitolojisinde Mictlān, ölümden sonra ruhların son durağı olarak kabul edilir. Genellikle dokuz katmandan oluştuğuna inanılır. Bu yeraltı dünyasına ulaşmak, ölen kişinin ruhu için çok zor bir süreçtir. Ruh, tehlikelerle dolu dokuz aşamadan geçmek zorundadır.
Mictlān’ın yöneticisi, ölüm ve yeraltı tanrısı Mictlāntēcutli ve karısı Mictēcacihuātl’dır. Mictlāntēcutli genellikle iskelet gibi ve korkutucu bir figür olarak betimlenir. Ruhlar Mictlān’a ulaştığında orada sonsuz bir hayat yaşarlar. Mictlān’daki ruhlar ölümden sonra nihai huzuru bulsalar da, Aztek inançlarına göre burası oldukça karanlık ve kasvetli bir yerdir.
Duat
Mısır mitolojisinde ruhlar Duat denen yeraltı dünyasına gitmeden önce Osiris ve diğer tanrılar tarafından yargılanır. En bilinen testlerden biri, ruhun kalbinin Ma’at’ın (hakikat ve adalet tanrıçası) tüyüyle tartılmasıdır. Kalp tüyden daha ağırsa, ruh Ammit tarafından yutulur ve sonsuza dek yok olur. Kalp tüyle aynı ağırlığa sahipse ruh öbür dünyada huzurlu bir yaşam sürme hakkı kazanır.
Duat’ta ruhlar çeşitli zorluklar ve engellerle karşılaşır. Bu zorluklar arasında karanlık havuzlar ve yılanlar gibi tehlikeler bulunur.
Naraka
Yamaloka olarak da bilinen Naraka, Hindu mitolojisinde günahkâr ruhların işkence gördüğü yerdir. Günümüzün cehennem anlayışına çok benzeyen, alevlerle dolu bir yerdir. Günahkâr ruhlar günahlarının bedelini ateşte yanarak öderler. Bu ateş aynı zamanda bir temizleme unsuru olarak kabul edilir.
Naraka yedi veya yirmi bir katmandan oluşur. Her katman farklı günahlar için tasarlanmıştır. Buna göre, her katmanda farklı cezalar vardır. En altta, en ağır cezaların verildiği katman olan Avīci yer alır.
Naraka’daki cezalar geçicidir. Ruhlar günahlarının bedelini ödedikten ve temizlendikten sonra, karmalarına göre yeniden doğarlar.
Irkalla
Mezopotamya mitolojisinde, Kukku, Arali, Kigal ve Erṣetu olarak da bilinen Irkalla, yaşayanların ruhlarının ölümden sonra gittiği yeraltı dünyasıdır. Ne kadar iyi veya kötü olurlarsa olsunlar, ölümlü bedenlerini terk eden ruhlar sonsuza dek Irkalla’da kalırlar.
Irkalla’nın hükümdarı, yeraltı dünyasının tanrıçası Ereshkigal’dir. Bazı mitlerde Ereshkigal, kocası Nergal ile yönetimi paylaşır.
Irkalla genellikle karanlık, tozlu ve susuz bir yer olarak tasvir edilir. Ölülerin gölgeler olarak var oldukları, orada zayıf ve hayaletimsi bir biçimde yaşadıkları düşünülür. Tüketecekleri tek şey tozdur.
Peklo
Slav mitolojisinde Peklo karanlık, soğuk, korkutucu ve boğucu bir yer olarak tasvir edilir. Yeraltı dünyasının tanrısı Veles tarafından yönetilir. Günahla lekelenmiş ruhlar, Peklo’da acı çekerek suçlarının bedelini öderler.