Doğu Karadeniz’de Bağcılık, Şarap Tarihi ve Üzüm Türleri

Tarım devrimi ve şarabın ortaya çıkışı, Güney Kafkasya’da neredeyse eş zamanlı olarak gerçekleşmişti. Fermente üzüm suyunun baş döndürücü etkisi karşısında Neolitik Kafkasyalılar nasıl bir tepki vermişti bilemiyoruz ancak, sadece bir içecek olarak görülmediği çok açık. Çünkü şarap, kısa sürede manevi anlamlar yüklenerek tanrılarla ilşkilendirilmişti. Şarap yapımının inceliklerini öğrenen Kafkasyalılar, batıya göç eden topluluklarla bu zanaatı Doğu Karadeniz’e taşımışlardı. Doğu Karadeniz’in aşırı yağışlı ve engebeli zemin koşullarında profesyonel bağcılık, özellikle o dönemin koşullarında zorlu bir süreçti. Buna rağmen inatçılıkla ve gözü karalıkla nam salmış olan Karadeniz insanı, o zamanlarda da tüm hünerini ortaya dökmüş ve şarapçılıkta hatırı sayılır bir yer edinmeyi başarmıştı.

Knowledge grows when shared!

Doğu Karadeniz’in Bağcılık Açısından Coğrafi, Jeolojik ve İklimsel Analizi

Doğu Karadeniz’in topografik yapısını anlatmaya kıyı çizgisinden hemen sonra başlayan ve iç kesimlere kadar uzanan sarp sıradağlarla başlamak yerinde olur.

Mezozoik sonunda Alp orojeneziyle oluşan ve pek çok noktada yüksekliği 3000 metreyi aşan Doğu Karadeniz Dağları, denize paralel uzandığı için kıyı kesimler ile iç bölgeler arasında önemli iklim değişikliklerine neden olur.1 Dar kıyı şeridinde ılıman ve aşırı yağışlı bir iklim baskın iken denizden uzaklaştıkça hızla karasallaşma görülür. Sıradağlar, kıyıdan itibaren bir duvar gibi yükseldiği için nem, küçük bir alana hapsolur. Bu da kıyı kesimler ile iç bölgeler arasında önemli iklimsel farklılıklara neden olur. Öyle ki haziran ayında herhangi bir kıyı ilçede sıcaklıklar 15-25°C arasında değişirken, kıyıdan kuş uçuşu yaklaşık 30 km içerde bulunan yaylalarda zaman zaman kar yağışı gözlenebilir.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin güney sınırları Çoruh-Kelkit Oluğu ile sınırlanabilir. Bu hattın kuzeyinde Giresun, Gümüşhane ve Kaçkar dağları yer alır. Yükseklik, özellikle Kaçkarların bir parçası olan Altıparmak Doruğu’nda 3400, Verçenik Doruğu’nda 3700, Kavrun Doruğu’nda 3900 metreyi aşar. Güneyde ise Çimen, Kop, Mescit ve Yalnızçam dağları ile Erzurum-Kars Platosu bulunur.

Kaçkar Dağları

Doğu Karadeniz’in yıl boyunca yoğun yağış alması genellikle bağcılık için bir dezavantaj olarak görülür. Bu kısmen doğru olmakla birlikte tüm bölgeyi kapsayan genellemeler yanıltıcıdır. Çünkü bağcılık yalnızca yağış ortalamaları baz alınarak değerlendirilebilecek bir zanaat değildir. Bağ bozumu dönemindeki nem düzeyinin, çiçeklenme evresindeki rüzgâr yapısının ya da ilkbahar sonu don riskinin, yıllık ortalamalardan daha belirleyici olduğu söylenebilir. Ayrıca mikroklimanın etkisini göz önünde bulundurmak gerek. Sonuçta, Trabzon’un Maçka ilçesindeki yüksek eğimli güney yamaçlar ile Artvin’in Şavşat havzası benzer iklim bölgesi içinde yer alsalar da bağcılık potansiyelleri birbirinden oldukça farklıdır.

Bir başka önemli unsur da eğimdir. Doğu Karadeniz genelinde araziler nadiren düzdür. Bu durum bağcılık için bir handikap değildir, hatta bölgedeki agrometeorolojik koşullar düşünüldüğünde avantaj olduğu bile söylenebilir. Çünkü eğimli arazilerde yağışın yüzey akışına geçmesi daha kolay olur. Böylece toprak drenajı sağlanır ve kök çürümesi gibi problemler en aza indirilir. Günümüzde İspanya, İtalya ve İsviçre’de yaygın olan teraslı bağ yöntemi, benzer eğimlerde başarıyla uygulanmaktadır.

Doğu Karadeniz’in sahip olduğu zemin, volkanik tüflerle zenginleşmiş genç jeolojik oluşumlara dayanır. Rize’den Artvin’e dek uzanan kesimde Paleosen ve Eosen dönemlerine tarihlenen bazaltik lav akıntıları ve andezit kayaçlar yaygındır. Volkanik ana kaya üzerinde gelişen bu topraklar, şaraplık üzümlerde genellikle yüksek asidite, canlı aromalar ve belirgin mineral karakteriyle ilişkilendirilir. (İtalya’nın Etna şarap bölgesi en iyi örnektir.) Tabii bu, yalnızca uygun üzüm türlerinin ve doğru terbiye sistemlerinin kullanılmasıyla mümkündür.

Doğu Karadeniz Bölgesinde Şarap Yapımı ve Bağcılık Tarihi

Protohistorik Dönem

Neolitik Çağ‘da Doğu Karadeniz civarında çiftçilik ve içki üretimine ilişkin somut bulgular sınırlı olmakla birlikte, bölgeye komşu Güney Kafkasya’daki kazılar bu konuda oldukça aydınlatıcıdır. Örneğin Gürcistan’ın Gadachrili Gora ve Shulaveri gibi erken Neolitik yerleşimlerinde ele geçen toprak kaplarda yapılan kimyasal analizlerde, MÖ 6000-5500 arasına tarihlenen çömlek içlerinde, şarap depolandığını gösteren tartarik asit kalıntıları saptanmıştır.2

Gürcülerin çömlek gömme yöntemiyle öne çıkan geleneksel şarapçılığı, zamanla Laz ve diğer Kafkas topluluklar vasıtasıyla Doğu Karadeniz’in köylerine sirayet etmiştir. Nitekim Artvin’in Ardanuç ve Yusufeli ilçelerinde hâlâ, toprağa gömülü şarap küplerinin kalıntılarına rastlanmaktadır.

Bronz Çağı‘na geldiğimizde, yani M.Ö. 3000-1200 arasındaki döneme, Doğu Karadeniz’de bağcılık faaliyetleri daha sistematik bir hâl almaya başlar. Doğu Anadolu ile Transkafkasya arasındaki ticaret yolları üzerinde yer alan bölgede üzümün, hem meyve hem de fermente içki olarak tüketildiği düşünülmektedir. Bölgenin doğusunda (Güney Kafkasya’da) Erken Bronz Çağı’na tarihlenen arkeolojik katmanlarda Vitis vinifera polenlerine sıkça rastlanması, bu görüşü destekler niteliktedir.3 Ek olarak Toronto Üniversitesinden kıdemli araştırma görevlisi Stephen D. Batiuk, Doğu Karadeniz’in doğu ve güney yörelerini de içine alan Kura-Aras Kültürü’nde şarap kültürünün önemli yer tuttuğunu ileri sürmüştür.4

Gürcistan’da bulunan Neolitik şarap küpü.
Fotoğraf: Carole Raddato (Flickr) ©️CC BY-SA

Kolhis Krallığı, Yunan Kolonileri ve Roma Dönemi

Yunan mitolojisinde Altın Post efsanesiyle ün kazanan Kolhis, Argonotlar hikâyesinde Kral Aietes’in hüküm sürdüğü, günümüz Gürcistan’ın batısını ve Türkiye’nin kuzeydoğusunu kapsayan, gizemli topraklar olarak tasvir edilir. Yunan tarihçi ve filozof Xenophon, ünlü eseri Anabasis‘te On Binler olarak bilinen Yunan askerlerinin Pers topraklarından geri dönüş yolculuğunda, Trapezus üzerinden geçerken yerel halktan şarap ve yiyecek hediyeleri aldıklarını anlatmıştır.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin Miletoslular tarafından kolonileştirilmesi süreci MÖ 8. yüzyılda başlamıştı. Başlangıçta küçük ticaret limanlarından ibaret olan Trapezus ve Kerasus gibi kentler, takip eden yüzyıllarda bağcılık tekniklerindeki ilerlemeler ve lojistik gelişmeler sayesinde kıyıların şarap amforalarıyla dolup taştığı merkezlere dönüştüler. Kerasus (Giresun), Kotyora (Ordu), Trapezus (Trabzon), Dioskurias (Suhumi) ve Phasis (Poti) gibi pek çok kent, Akdeniz-Karadeniz arasındaki ticaret ağının bir parçası oldu.

MÖ 1. yüzyılda Pontus Krallığı, Karadeniz kıyılarını egemenliği altına aldığında, bölgedeki şarapçılık faaliyetleri daha örgütlü bir sistem üzerinden ilerledi. Kral VI. Mithridates, hem yerli halkı hem de Helenistik kolonileri entegre ederek Karadeniz’in doğusunda görece güçlü bir şarap ekonomisinin inşa edilmesine önayak oldu. Bölgedeki Dionysos kültü, büyük ölçüde bu dönemde yaygınlık kazandı. 2024 yılında Ordu’daki Kurul Kalesi’nde, VI. Mithridates döneminden kalma Yunan şarap tanrısı Dionysos protomlarına rastlanması, söz konusu durumu arkeolojik düzlemde doğrulamaktadır.5

Kurul Kalesi
Fotoğraf: Umutcan Bilgin (Wikimedia) ©️CC BY-SA 4.0

Tarihler MÖ 65’i gösterdiğinde Gnaeus Pompeius Magnus’un VI. Mithridates’i yenmesiyle Doğu Karadeniz’de bu kez Roma egemenliği başladı. Roma ordusunun Doğu Karadeniz’e girmesiyle birlikte, bölge ilk kez Batı dünyasıyla doğrudan ve düzenli ilişkiler kurma şansı elde etti. Buna karşın her ne kadar bölgedeki arkeolojik kazılarda Roma tipi amfora kalıntılarına rastlanmışsa da, Karadeniz şarabının alışılmadık bir tatta olması, Akdeniz şarabına alışkın olan Batı’ya açılmasını engellemiştir.

Doğu Karadeniz’deki şarapçılık faaliyetleri Pontus ve Roma döneminde önemli ilerlemeler kaydetmişti. Hatta yerel ölçekte şarap ticareti günbegün artış gösteriyordu, ancak yine de üretim ölçeği ve bilinirlik bakımından Akdeniz’dekilerin oldukça gerisindeydi. Ayrıca Karadeniz şarabı Akdeniz şarabına alışkın olanlara oldukça farklı ve sert geliyordu. Hatta çoğu kez bu şaraplar, sulandırılarak içiliyordu.

Hristiyanlık Sonrası: Bizans İmparatorluğu, Gürcü Krallığı ve Trabzon Rum İmparatorluğu

Kavimler Göçü’nden kısa süre sonra, MS 395’te İmparator Theodosius’un ölümüyle Roma, oğulları Honorius (Batı) ve Arcadius (Doğu) arasında resmen ikiye ayrıldı. Artık Bizans İmparatorluğu’nun sınırlarına dahil olan Doğu Karadeniz, 5. yüzyıl başlarından itibaren Ortodoks Hristiyanlığın yayılmasına yönelik misyonerlik hareketlerinin hedefi oldu. Bu hamle karşısında Karadeniz paganizmi iç bölgelere doğru çekildi, ancak Bizanslı keşişler aracılığıyla kurulan küçük manastırlar, zamanla Hristiyanlığın kırsala da nüfuz etmesini sağladı.

Bizans İmparatorluğu ile Gürcü Krallığı döneminde bağcılık, önemli ölçüde dinî kurumlardan destek buldu. Hristiyan ayinlerinde şarap kullanımı nedeniyle manastırlar ve kiliseler yoğun biçimde bağcılık ve şarap üretim işine girdi. Manastır bağlarının büyük bir kısmı Yomra civarında yoğunlaşmış olsa da, mülkler doğuda Of ve Rize’ye, batıda ise Akçaabat ile Maçka’nın yüksek kesimlerine kadar yayılmış durumdaydı.6

Doğu Karadeniz’de şarapçılık altın çağını Trabzon Rum İmparatorluğu döneminde yaşadı. 13. yüzyıl sonlarında Karadeniz şarabı artık yerel ve bölgesel sınırları aşarak uluslararası alanda bilinen bir ticari ürüne dönüştü. Fiyatı yükselmişti, ancak dış ticarette yerini bulmuştu. Özellikle Kırım başta olmak üzere Karadeniz’in kuzey ve batı kıyıları, Karadeniz şarabının ihraç edildiği en önemli yerlerdi.7

15. yüzyılın başlarında Karadeniz’in doğusundan kuzey ve batı kıyılarına yapılan şarap sevkiyatı öylesine bir yoğunluk kazanmıştı ki, bu durum Cenevizli tüccarların tepkisine neden olmuştu. Takip eden yıllarda patlak veren Trabzon-Ceneviz çatışması, uzun süren müzakereler ve askeri mücadeleler sonucunda Trabzon Rum İmparatorluğu’nun yenilgisiyle sonuçlanmıştı. Çatışmadan sonra taraflar arasında varılan uzlaşmayla Trabzon Rum İmparatoru IV. Alexios’un savaş tazminatının şarap ve fındık olarak ödenmesi fikri kabul edilmişti.8

İslam Sonrası: Osmanlı Egemenliği

Karadeniz’de bunlar yaşanırken Batı Anadolu’da ve Balkanlar’da yeni bir güç yükseliyordu: Osmanlı İmparatorluğu. 1453’te İstanbul’u fethetmesiyle Bizans İmparatorluğu’na son veren II. Mehmet, bundan yaklaşık sekiz yıl sonra da Karadeniz kıyılarına yaptığı seferle Trabzon Rum İmparatorluğu’nu tarih sahnesinden sildi. Bu durum, elbette köklü değişimleri de beraberinde getirdi. Pagan dönem sonrası yaklaşık 1000 yıldır Hristiyanlığın baskın olduğu Doğu Karadeniz, artık resmen Müslüman bir ülkenin sınırlarına dahil olmuştu. II. Mehmet, iskan politikası uygulayarak bölgeye Türk aileler yerleştirdi, ancak Hristiyanlara karşı herhangi bir dini baskı ya da asimilasyon politikası uygulamadı.

Fetihten sonra bağcılık etnik çizgilere göre örgütlenerek devam etti. Bu durum, dönemin mühimme defterlerine de yansımıştır. Özellikle Trabzon ve çevresindeki yüksek vadiler ile yamaçlarda yaygın olan üzüm yetiştiriciliği, çok büyük oranda Rum, Ermeni ve Laz gibi gayrimüslim tebaanın kontrolündeydi. Bölgeye yerleştirilen Müslüman aileler ise bağcılıkla ilgilenmemiş, hatta Osmanlı hukuku gereği şarap üretimi ve tüketimi konusunda ciddi sınırlamalara tabi tutulmuştur. Ancak Rum, Ermeni, Laz ve Türk ailelerin aynı değirmeni kullanacak kadar iç içe yaşadığı bir toplumda bunun ne derece uygulanabildiği bilinmiyor.

Osmanlı devlet yönetimi yalnızca Doğu Karadeniz’de değil, ülke genelinde şarap üretiminde ve tüketiminde gayrimüslimlere yumuşak bir siyasetle karşılık vermiştir. Buna karşın, şaraphanelerin ve meyhanelerin, İslamî kurumların yakınlarında olmamasına özen gösterilmiştir.9

16. yüzyıla gelindiğinde, Karadeniz’deki ticaret neredeyse tamamen Osmanlı tebaasının denetimine geçmişti. Trabzon limanı, şarap ve üzüm bazlı ürünlerin hem iç hem dış ticaretinde önemli bir merkez olmuştu. Ancak bu dönemde Doğu Karadeniz’den ihraç edilen şaraplar, genellikle düşük kalitede değerlendirilmekteydi. Üretim tekniklerindeki modern gelişmelerin takip edilememesi, Karadeniz şarapların Akdeniz’dekilere kıyasla standartların gerisinde kalmasına neden olmuştu. Buna rağmen Karadeniz şarabının bölgesel ticaretteki yeri sabitti. Özellikle Karadeniz’in kuzey limanlarına yapılan sevkiyatlar bir süre daha devam edecekti…

17. yüzyılın başlarından itibaren Karadeniz şarapçılığı dış rekabetin etkisiyle zayıflamaya başladı. Akdeniz şaraplarının kuzey limanlara kolaylıkla ulaşması, Trabzon ve çevresindeki yerel üretime büyük darbe vurdu. Bu durum karşısında yerli üretici, brendi ve pekmez gibi alternatif üzüm ürünleri de üreterek pazarda yer bulmaya çalıştı. Nitelik bakımından Akdeniz şaraplarıyla rekabet edemeyen düşük kaliteli üzümler, damıtılarak ya da kaynatılarak değerlendirildi, ancak uzun vadede bu da istenen sonucu getirmedi.

Şarap ihracatındaki düşüş ne yazık ki geçici bir gerileme olarak kalmadı, ilerleyen dönemlerde istikrarlı bir şekilde devam etti. Bir zamanlar uluslararası ticarete konu olan Karadeniz şarabı, önce bölgesel ölçekte, sonra da yalnızca yerelde varlık gösterebildi.

Doğu Karadeniz'de Bağcılık ve Şarapçılık
Şarap ihracatındaki gerileme üzerine üzüm, farklı biçimlerde (şıra, pekmez, reçel, pepeçura ve sirke gibi) değerlendirilmiştir.
(Çayeli Ahmet Hamdi İshakoğlu Doğal Yaşam Müzesi)
Fotoğraf: Ulukayin.org ©️CC BY-SA 4.0

Laik Dönem: Türkiye Cumhuriyeti

1923 yılında Türk ve Yunan Nüfuslarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme uyarınca, istisna tutulan belirli yerler dışında Türkiye ile Yunanistan arasında karşılıklı olarak mübadele yapıldı. Bu doğrultuda Batı Trakya hariç Yunanistan’daki Türkler ile İstanbul, Bozcaada ve Gökçeada hariç Türkiye’de yaşayan Yunanlar yer değiştirdi. Demografik kaygılar, yeniden yapılanma isteği ve politik çıkarlar doğrultusunda atılan bu adım, ekonomik problemleri de beraberinde getirmişti.10

20. yüzyıl başlarında şarapçılık, Doğu Karadeniz’de büyük ölçüde Rumlar eliyle yürütülüyordu. Bu nedenle nüfus mübadelesi, Karadeniz şarabının adeta son son nefesi oldu. Manastır bağları zamanla atıl hâle gelirken üretim gelenekleri de tarihin tozlu sayfalarında yavaş yavaş kayboldu.

Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan modern Türkiye Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet eliyle yeniden bağcılığı canlandırmaya yönelik politikalar benimsense de, Doğu Karadeniz bu planlamaların dışında kaldı. Tarım reformları daha çok İç Anadolu ve Ege’ye yoğunlaşmıştı. Karadenizliler ise fındık ve çay gibi alternatif tarım ürünlerine yönelmişti.

1925’te kurulan Tekel İdaresi sayesinde şarapçılık, modern Türkiye Cumhuriyeti’nde resmiyet kazandı. Hükümet, yerli asma çeşitlerinin ıslahını teşvik ederek Tekirdağ, Ankara, Nevşehir ve Elazığ’da şarap fabrikaları açtı. Karadeniz Bölgesi’ne özel doğrudan yatırımlar sınırlı kaldıysa da köy enstitüleri ve yerel kooperatiflerle bazı bağcılık denemeleri yapıldı. Genel olarak 1923 ile 1950 arasında üzüm üreticileri desteklenmiş, ihracata yönelik çekirdeksiz kuru üzüm projesiyle birlikte şarapçılık sistematik biçimde ele alınmıştır.11

Günümüzde Doğu Karadeniz’de bağcılık nispeten geri planda olsa da, geleneksel mirası canlandırma çabaları yok değil. Örneğin Tokat, Artvin ve Giresun’da butik üretimler deneniyor. Yerli üzüm çeşitleriyle sınırlı miktarda ama özgün nitelikte gerçekleştirilen üretimler, hem bölgesel tarımın çeşitlenmesi hem de kültürel mirasın korunmasına açısından önemli adımlar olarak görülüyor.12

Karadeniz Teruarı

Şarap terminolojisinde teruar (Fransızca: terroir), üzümün karakterini belirleyen toprak, iklim, rakım ve mikroklima gibi çevresel etmenlerin toplamı için kullanılan bir terimdir. Bu kapsamda Karadeniz teruarından (özellikle de Doğu Karadeniz’den) söz ederken ele almamız gereken ilk faktör iklimdir.

Köppen iklim sınıflandırmasına göre Doğu Karadeniz’de “subtropikal iklim” ve “okyanusal iklim” baskındır. Kıyıya yakın vadilerde yağış miktarı yılda 1000 mm ile 2500 mm arasında değişir. En çok yağış ekim ve kasım aylarında, en az yağış ise mayıs ve haziran aylarında düşer. Yıllık sıcaklık değerleri 0°C ile 30°C arasındadır. Genellikle bulutlu hava hâkimdir. Ancak yazının başında da belirtildiği üzere iç kesimlere gidildikçe iklim soğuyup karasallaşmaktadır.

Doğu Karadeniz’de bağcılık için genellikle güney veya güneybatı bakılı yamaçlar tercih edilir. Eğim oranı yer yer %50 düzeyinde olan bu yamaçların başlıca avantajı şunlardır:

  • Güneş ışığından maksimum oranda yararlanılır.
  • Aşırı yağışa karşı drenaj sağlanır.
  • Su birikimi az olacağı için kök çürümesi gibi problemler önlenmiş olur.

Toprak Yapısı
Doğu Karadeniz’de genelinde kahverengi orman toprakları, podzolik topraklar ve lateritik topraklar görülür. En yaygın olan kahverengi orman topraklarıdır. Orman örtüsü altında gelişen bu topraklar besin yönünden zengin olup bağcılığa son derece elverişlidir. Genellikle yüksek kesimlerde ve iğne yapraklı ormanlar altında oluşan podzolik topraklar ise besin yönünden fakir olduğu için bağcılıkta tercih edilmez. Benzer durum kıyılarda görülen lateritik topraklar için de geçerlidir. Lateritik topraklar organik madde yönünden zengin olsa bile besin yönünden fakirdir. Aşırı yıkanmanın etkisiyle asidik niteliktedir. Çay ve kivi tarımına daha uygundur.

Doğu Karadeniz İçin Uygun Şaraplık Üzümler

Beyaz Şaraplık Üzümler

Chardonnay: Ilıman iklime uyum sağlayabilen, nemli koşullara dayanıklı bir çeşittir. Ancak Chardonnay bağları mümkün olduğunca iyi drene olmuş, güney veya güneydoğu cepheli yamaçlarda kurulmalıdır. Orta gövdeli, elma-limon aromalı ve meşe fıçı ile fermente edildiğinde fındık/tereyağı notalı dengeli şaraplar elde edilebilir. Erken hasatla canlı asidite korunurken, fazla olgunlaştırılarak daha zengin meyve aromaları ortaya çıkarılabilir.

Riesling: Serin, yağışlı yazlara alışık bir üzüm olan Riesling, Doğu Karadeniz’in nemli ikliminde özellikle güney cepheli dik yamaçlarda iyi gelişir. Rakımı çok yüksek olmayan, güneşi bol alan çakıllı veya humuslu topraklar tercih edilmelidir. Rustik iklim nedeniyle küf riskine karşı dikkatli olunmalıdır. Çamlıhemşin ve Şavşat uygundur.

Gewürztraminer: Doğu Karadeniz’in nispeten serin ama güneşli geçiş dönemlerine iyi uyum sağlar. Yüksek rutubetten kaçınmak için orta rakımlı güney yamaçlar uygundur. Hasat nispeten erken yapılarak yüksek asidite korunabilir. Fazla yağış öncesinde hasat edilmeli, aksi halde mantar hastalıkları riski artar.

Grüner Veltliner: Orta Avrupa kökenli bu üzüm çeşidi biberimsi, yeşil meyveli aromaları ile bilinir. Genelde hafif-orta gövdeli şarap verir. Kireçsiz, humusça zengin orman toprakları ve güney yamaçlar uygundur. Bölgede aşırı yağış riski nedeniyle köklerin su içinde kalmaması için drenajı iyi topraklar tercih edilmelidir.

Kırmızı Şaraplık Üzümler

Pinot Noir: İnce kabuklu Pinot Noir, Doğu Karadeniz’de en iyi güney-güneybatı cepheli dik yamaçlarda yetişir. Bölgede deniz serinliği ile güneşlenme dengesi sağlanırsa, kiraz ve böğürtlen aromalı, orta gövdeli zarif kırmızı şaraplar elde edilir. Mantar hastalıklarına açık olduğu için bitkiler arası uzaklık iyi ayarlanmalıdır. Ardanuç civarında başarı şansı vardır.

Cabernet Franc: Nispeten serin koşullara daha uygun olup erken olgunlaşma yeteneği, Karadeniz ikliminde avantaj olarak kullanılabilir. Güneşli yamaçlar ile vadilerin ılık kesimleri tercih edilmelidir. Meşe fıçıyla olgunlaştırıldığında kırmızı meyve, yeşil biber ve tütün benzeri aromalar kazanır. Nemli iklimde filoksera riski düşükken, yağışlı sonbaharlarda mantar hastalıklarına karşı önlem alınmalıdır.

Saperavi: Gürcistan kökenli bir üzüm çeşididir. Karadeniz iklimine oldukça uyumludur. Kabuğunun içi de renkli olduğu için koyu gövdeli şaraplar üretir. Gürcistan’ın Batı kesimi ile Doğu Karadeniz arasındaki jeoklimatik benzerlikler göz önüne alındığında, Artvin’in Borçka ve Murgul ilçelerinde denenebilir.

Kokulu Karaüzüm (Isabella ve varyeteleri): Batı Gürcistan ve Doğu Karadeniz’e özgü yerli bir üzüm grubudur. Türkiye’de “kokulu üzüm” veya “favli, pembe ya da tilfara” olarak bilinmekte ve yıllardır sofralık üzüm olarak yetiştirilmektedir. Nemli iklim koşullarına ve mantar hastalıklarına karşı son derece dayanıklıdır. Asmalar çoğunlukla başka ağaçlara sarılarak yetiştirilir. Şarapta tek başına çok tanensiz olacağından “Boğazkere-Öküzgözü” kupajına benzer şekilde farklı üzüm çeşitleriyle dengelenebilir.

  1. Moores, E.M. and Fairbridge, R.W. (eds.) (1997) Encyclopedia of European and Asian Regional Geology . Springer Netherlands (Encyclopedia of Earth Sciences Series).[]
  2. McGovern, Patrick, Mindia Jalabadze, Stephen Batiuk, Michael P. Callahan, Karen E. Smith, Gretchen R. Hall, Eliso Kvavadze et al. “Early neolithic wine of Georgia in the South Caucasus.” Proceedings of the National Academy of Sciences 114, no. 48 (2017): E10309-E10318. https://doi.org/10.1073/pnas.1714728114 []
  3. Rova, Elena. ” The Archaeology of Wine in the Southern Caucasus. New Methods for an Old Tradition.” ANTICHISTICA. ARCHEOLOGIA 42 (2024): 1-20.[]
  4. Batiuk, Stephen D. “The fruits of migration: Understanding the ‘longue dureé’and the socio-economic relations of the Early Transcaucasian Culture.” Journal of Anthropological Archaeology 32.4 (2013): 449-477. https://doi.org/10.1016/j.jaa.2013.08.002[]
  5. “Ordu’dan Tarih Fışkırıyor.” In: https://www.giresunileri.com. https://www.giresunileri.com/ordu-dan-tarih-fiskiriyor/25454/. Accessed 18 Jul 2025 []
  6. De Planhol, Xavier. “Grandeur et décadence du vignoble de Trébizonde.” Journal of the Economic and Social History of the Orient/Journal de l’histoire economique et sociale de l’Orient (1979): 314-329.[]
  7. “Trabzon şarabı”. 2022. Okune. https://tr.okune.org/wiki/index.php/Trabzon_%C5%9Earab%C4%B1. Accessed 19 Jul 2025[]
  8. Zehiroğlu, Ahmet M. (2016) Trabzon İmparatorluğu (3.Cilt). Lazika Yayın Kollektifi, Kadıköy, İstanbul. ISBN-13‏: ‎978-6058103207.[]
  9. Yıldırım, Filiz. “MÜHİMME DEFTERLERİ’NE GÖRE OSMANLI DEVLETİ’NDE ŞARAP.” Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 31.1 (2021): 495-514. https://doi.org/10.18069/firatsbed.826982[]
  10. Mustafa Suphi Erden (2004). The exchange of Greek and Turkish populations in the 1920s and its socio-economic impacts on life in Anatolia. Journal of Crime, Law & Social Change International Law.[]
  11. October 28, 2024. “1923-1950 Yılları Arasında Türkiye cumhuriyeti’nin şarap politikaları ve Bağcılığa Yapılan yatırımlar” . In: Wayana Wine Bar. Accessed 22 Jul 2025[]
  12. Çiğdem Akbayrak. (2023, October 7). Karadeniz’de şarap “küllerinden doğdu.” T24.[]
Share it, discuss it, keep it alive!