2000 Yıllık Mezarda Bulunan Kurt Kafatası Ruhtan Korunmak İçin Oraya Yerleştirilmiş

Romanya’daki arkeologlar, bölgenin antik ölü gömme gelenekleri ve uygulamaları hakkında önemli ipuçları taşıyan bir mezar höyüğü keşfettiler. İlginç buluntular arasında bir kurt kafatası da var.1

Cheia
Cheia, Romanya’nın Prahova ilinde bir köydür. Karpat Dağları’nın kalbinde yer alan köy, etkileyici doğal güzelliklerle çevrilidir. Başkent Bükreş’in yaklaşık 134 km kuzeyindedir.

Prahova’nın Cheia köyünde bulunan ve yaklaşık 2 bin yaşında olduğu tahmin edilen mezar höyüğü, toprak sürme faaliyetleri nedeniyle zamanla erozyona uğramış. Ancak titiz jeofiziksel analizler sonucunda höyüğün yaklaşık 75 metre gibi etkileyici bir çapa sahip olduğu ortaya çıktı. Bu önemli bulgu, bir zamanlar bölgede yaşayan insanların kültürel ve tarihi yönlerine ışık tutarak bölgedeki eski ölü gömme pratiklerine yönelik önemli ipuçları taşıyor.

Bu önemli arkeolojik alanın merkezinde, ahşap levhalarla kaplı bir çukurda yer alan mezar bulunmaktadır. Merhum, bu yapı içinde yakılmış ve arkasında kremasyon sürecini daha iyi anlamamızı sağlayacak pek çok iz bırakmıştır.

Çukurda bulunan kalıntılar arasında, ölü hakkında bazı bilgiler veren kemik parçaları da var. Ek olarak, öbür dünyada ölen kişiye eşlik eden törensel nesnelerin varlığını gösteren bir kandil parçası bulundu.

Mezarda bulunan yanmış ahşap malzemeler, bronz aksesuarlar ve çivilerle süslenmişti. Bu da kremasyon işleminin dikkatli bir şekilde organize edildiğini ve sembolik açıdan önemli bir olay olarak görüldüğünü düşündürüyor.

Arkeologlar mezar höyüğünü daha detaylı incelediklerinde yanmış ceviz tohumları, çam kozalakları ve çeşitli bitkisel materyallere rastladılar. Bu bulgu, erken Roma döneminde ölü yakma mezarlarına bazı organik maddelerin de dahil edildiği uygulamalarla aynı çizgidedir.

Yanmış Ceviz Tohumlarının Roma Cenazelerindeki Rolü
Antik Roma’da cenaze törenleri büyük önem taşıyordu. Bilinen en ilginç gelenekler biri, bazı cenaze törenlerinde ceviz tohumlarının yakılmasıdır. Ceviz ağaçları doğurganlığı, bilgeliği ve yaşam ile ölüm döngüsünü simgeliyordu. Defin sırasında kavrulmuş ceviz tohumları ya cenaze çömleğinin içine ya da mezarın etrafına serpiştirilirdi. Cevizin kavrulması, ateşin dönüştürücü gücünü sembolize ederek ruhun öbür dünyaya yolculuğuna yardımcı olurken kararmış tohumlar ölümlülüğü hatırlatırdı.

Mezar alanı aynı zamanda antik bir mezar soygununa yönelik izler de taşıyor. Soyguncular, ruhtan korktukları için yağmaladıkları mezarı, bir kurt kafatası yerleştirerek kapatmışlardı. Alanında uzman olan Dr. Bartłomiej Szymon Szmoniewski, bu ritüel eylemin ruhun mezardan çıkmasını engellemek ve intikam almasından korunmak için yapılmış olabileceğini öne sürüyor.

Ek olarak Dr. Szmoniewski, o dönemde bölgede yaşayan Get halkının mezar soygunundan sorumlu olabileceğini iddia ediyor. Ancak, mezar soyguncularının eylemlerinin ardındaki motivasyon şimdilik gizemini koruyor. Esrarengiz mezar höyüğünün sırlarını çözmek ve antik Romanya’nın kültürel ve dini mirası hakkında daha derin bilgiler elde etmek için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor.

Getler
Günümüzdeki Romanya ve Bulgaristan coğrafyası, antik çağlarda bölge tarihinde önemli rol oynayan bazı kabilelere ve halklara ev sahipliği yapıyordu. Aşağı Tuna vadisinde boy göstermiş olan Getler, bu eski halklardan biridir. Getler, Karadeniz kıyısındaki Yunan kolonileri ile etkileşime girmiş ve Helenistik krallıklar arasındaki güç mücadelelerine dahil olmuşlardır. Binicilik yetenekleriyle ve savaşçı kültürleriyle tanınan Getler, karmaşık bir sosyal yapıyı sürdürmüş ve komşu uygarlıklarla ticaret ve diplomasi yapmıştır. Genişleyen Roma İmparatorluğu’nun baskılarıyla karşı karşıya kalmışlar, ancak kültürel kimliklerini korumayı başarmışlardır.

Kemik parçalarının, yanmış kalıntıların ve bitki materyallerinin dikkatlice analiz edilmesi yalnızca kremasyon sürecini aydınlatmakla kalmıyor, aynı zamanda eski beslenme alışkanlıkları ve botanik uygulamalar hakkında fikir edinebilmek için de yeni yollar açıyor. Araştırmacılar, geride kalan ipuçlarını bir araya getirerek bu antik toplumların elindeki kaynaklara ve bunları çeşitli amaçlar için nasıl kullandıklarına yönelik bazı yeni fikirler edinebilirler.

Cheia'da kurt kafatası ve mezar höyüğü
Fotoğraf: B. S. Szmoniewski

Antik Çağda Prahova: 2000 Yıl Öncesine Yolculuk

Güney Karpat Dağları’nda yer alan Prahova ve çevresi, görkemli zirveleri, verimli vadileri ve coşkulu ırmaklarıyla göz alıcı bir topografyaya sahiptir. Tuna Nehri ile Transilvanya Platosu arasındaki stratejik konumu, onu ticaret ve kültür alışverişi için çok önemli bir kavşak haline getirmiştir.

Bu dönemde Prahova, bir kültürel etkileşim mozaiğine tanık olmuştur. Yerli bir Trakya halkı olan Daçyalılar, bölgede baskın nüfus olurken diğer yandan Roma İmparatorluğu’nun varlığı hissediliyordu. Gelişmiş metalurjik becerileri ve müstahkem yerleşimleriyle tanınan Daçyalılar, bölgede birbirine bağlı topluluklardan oluşan bir ağ kurdular.

Bu dönemde ticaret, Prahova’nın gelişiminde hayati bir rol oynadı. Bölgenin doğal kaynakları arasında kereste, demir cevheri ve bazı değerli metaller bulunuyordu. Bu kaynaklar komşu güçlerin de dikkatini çekiyordu. Daçyalılar geniş çapta ticarete katılarak tuz, seramik ve tarım ürünleri gibi malları hem komşu kabilelerle hem de Roma İmparatorluğuyla takas ediyorlardı.

MÖ 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun bölgede genişlemesi, Prahova’ya önemli değişiklikler getirdi. Romalılar bölgenin stratejik önemini anladılar ve kontrollerini sağlamlaştırmak için askeri karakollar, tahkimatlar ve yollar yaptırdılar.

Daçyalılar ve Romalılar arasında zamanla kültürel asimilasyon gerçekleşmeye başladı. Bu da gelenek ve göreneklerin karışmasına yol açtı. Romalılar, gelişmiş mühendislik becerileriyle Dacia’ya şehir planlamasını ve mimarisini tanıttılar. Daçyalı çiftçiler de Roma tarım uygulamalarını ve teknolojilerini benimseyerek tarımsal üretimlerini artırdılar.

Dini inançlar da bu dönemde dönüşümler geçirdi. Daçyalılar, doğa, doğurganlık ve savaşla ilişkili bir tanrılar panteonuna tapan politeist (çok tanrılı) bir sisteme inanıyorlardı. Romalıların gelişiyle Roma tanrılarının etkisi giderek arttı ve Roma mitolojisi yavaş yavaş Daçyalıların dini uygulamalarıyla birleşti.

Bölgenin sanat ve zanaatı bu dönemde gelişti. Detaylı mücevherler, süslü seramikler ve ustalıkla yapılmış metal işleri, Daçyalı zanaatkârların yetenek ve yaratıcılığını gösteriyordu. Roma sanatının etkileri yerel tarzlarla iç içe geçmeye başladı ve benzersiz bir sanatsal ifade karışımı ortaya çıktı.

Kültürel entegrasyona rağmen, Daçyalılar ve Romalılar arasında temel gerilimler devam etti. Daçya kralı Decebalus, Roma egemenliğine şiddetle karşı çıktı ve MS 2. yüzyılın başında Daçya Savaşları ile sonuçlanan çatışmalara yol açtı. Roma İmparatorluğu nihayetinde Daçya krallığını fethedip kendi topraklarına dahil ettiğinden, bu savaşlar Prahova’nın tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu.

  1. Rumunia / Czaszka wilka w złodziejskim…przed zemstą zmarłego“, Szymon Zdziebłowski, Nauka w Polsce, June 15, 2023[]